Geleneksel zanaatların günümüzdeki yeri ve önemi, modernleşmeyle artan hızla azalmaktayken, geleneksel meslekleri yaşatmaya çalışan birkaç cesur zanaatkar, geçmişin değerlerini canlandırmak için mücadele ediyor. İşte bu anlamda, kent merkezinin göbeğinde yer alan 20 metrekarelik küçük bir dükkan, bir baba ve oğulu bir araya getiriyor. Rıfat Yılmaz, babası Halit Yılmaz'dan aldığı öyle özel bir mirası yaşatmakta kararlı ki, dükkanında geçirdiği saatler boyunca sadece bir iş yapmakla kalmayıp, aynı zamanda geçmişin izlerini de gün yüzüne çıkarıyor.
Baba mesleğini devralmak, yalnızca bir iş yapmanın ötesinde bir kültürü ve geleneği yaşatmak anlamına geliyor. Yılmaz ailesi, üç nesildir marangozluk yaparak aile geleneğini sürdürmekte. Halit Usta, yıllardır yaptığı el yapımı ahşap ürünlerle bölgede tanınan bir isim haline gelmiş. Şimdi ise o mirası, oğlu Rıfat ile birlikte modern dünyada anlamlı kılma yolunda. Rıfat, dükkanında hem klasik hem de çağdaş tasarımlar yaparak, babasının öğretilerini modern çizgilerle harmanlıyor. Bu küçük dükkan, yalnızca bir iş yeri değil, aynı zamanda geçmişle bugünü birleştiren bir sanat atölyesi gibi işliyor.
Rıfat, babasının yanında geçirdiği çocukluk yıllarını gururla anıyor. Dükkanın sessiz ama özverili ortamında, Halit Usta'nın deneyimlerinden soyutlanmamakta kararlı. Her gün birlikte çalışarak ustasından öğrendiği bilgileri pekiştirmekte ve ona olan hayranlığını dile getirmekte. “Babam bana hep sabırlı olmamı, detayı önemsememi ve işimi sevgiyle yapmam gerektiğini söyledi,” diyor Rıfat. Bu öğütler onu yalnızca bir marangoz değil, bir sanatçı haline getirmiş durumda. Kendi özgün tasarımlarını yaratırken, babasından aldığı tekniklerle ortaya çıkan eserler, hem sanatsal birer parça hem de işlevsel objeler olarak büyük ilgi görüyor.
Rıfat, dükkanın küçük ama samimi atmosferinde müşteri ilişkilerini de geliştiriyor. Gelen misafirlerle sohbet ederek, sadece ürün satmakla kalmıyor, aynı zamanda zanaatin tarihini ve kültürel bağlarını da aktarıyor. Bu tutku, dükkanın kapısından giren herkesin dikkatini çekiyor. Dolayısıyla dükkan, sadece alışveriş yapılan bir yer değil, aynı zamanda zanaatın derin tarihine tanıklık eden bir merkez haline gelmiş. Rıfat, kaliteli malzemeler kullanarak yaptığı özenli işleriyle, milat olan babasının mirasını yaşatmayı başarmakta. “İyi bir zanaatkar olmanın sırrı, işini severek yapmaktır,” diyen Rıfat, bu ilkeyi kendine rehber edinmiş durumda.
Bu dükkan, yalnızca Rıfat ve Halit Usta’nın çalışma alanı değil, aynı zamanda gelecekteki nesillere aktarmak istedikleri bir miras. Rıfat, bu tür mesleklerin kaybolmasına karşı bir duruş sergilemekte kararlı. Onun amacı, yalnızca babasından aldığı bilgi ve deneyimleri aktarmak değil, aynı zamanda kendi nesline de bu geleneği aşılamak. Rıfat, konuşmasının bir köşesinde şunları dile getiriyor: “Geleceğimizde bu tür zanaatların kaybolmasını istemiyorum. Bu nedenle, gençlere marangozluğu öğretmek için atölyeler düzenlemeyi düşündüm. Belki böylece mesleğimi yaşatmayı başarabilirim.”
Baba ve oğulun birlikte çalışarak yeniden inşa ettiği dükkan, sadece ahşap ürünler değil, aynı zamanda geçmiş ile geleceği buluşturan bir yaşam alanı haline geliyor. Rıfat, dükkanında ağaçların nefes aldığı o kutsal alanda, her gün yeni bir şeyler öğreniyor, yeni hayaller kuruyor. Yılmaz ailesinin hikayesi, sıradan bir dükkanın ötesinde, kültür ve gelenekleri yaşatan bir yaşam biçiminin en güzel örneği olarak devam ediyor. İnsanların geleneksel zanaatlere olan ilgisinin azaldığı bir dönemde, bir baba ve oğulun bu azmi umut verici bir geleceğin kapılarını aralıyor. Böylece geçmişin izlerini günümüzle harmanlayarak, bu mesleği ayakta tutmaya devam ediyorlar.